kitap indir



Bilâl bir hadise çıkmaması için
sabırla dişlerini sıktı, kâğıdı alarak genç kızla birlikte ayakta kendilerini
bekleyen kadının yanına geldiler...
- Kızının muamelesi tamam teyze... Kadın Bilâl'e çok ısınmıştı:
- Dedim ya evlâdım, dedi. Allah senden razı olsun. Hem yüz bin defa
razı olsun. Ne muradın varsa göresin...
Sonra kızına döndü:
- Zeyneb, sen de teşekkür etsene abine, kızım...
Genç kızın yanakları al al olmuştu. Başını önüne eğerek:
- Teşekkür ederim efendim... Size çok zahmet oldu. Dedi... Bilâl, genç
kızın teşekkürünü ağız kalabalığıyla
kaynatmak istedi:
- Eviniz İstanbul'da mı teyze?
- Hayır evlâdım, biz Elazığlıyız.
- İstanbul'da yakın akrabanız filân var mı?
- Hayır yok...
- Peki kızınızı kime emanet edeceksiniz bu koca şehirde?... Kadın
mütevekkil bir edayla iç çekti ve:
-Allah'a... dedi. Bilâl:
- Doğru, nice anne, babalar, kızlarını okutmak için böyle koca
şehirlerde tek başına bırakır, Allah'a emanet ederler ama onlar eninde
sonunda şeytana esir olurlar...
Kadın âdeta inlercesine:
- Sus oğlum sus... Yaramı deştin bu sözlerinle, dedi. Biz senin
o bildiğin ana, babalardan değiliz, babası da ben de liseden sonra
kızımızı okutmamaya kararlıydık. Ama gel gör ki büyük söylemişiz; liseyi
bitirince kıza bir hal oldu. Ne babası ne ben, önünü alamaz olduk... Tutturdu
"İlle okuyacağım" diye... Bütün arkadaşları yüksek tahsile devam ederken o
cahil kalamazmış. Ağladı, sızladı, razı olmadık... Babası: "İstanbul'a gidip
de o okumuş yosmalardan mı olacaksın?" diye tepindikçe kız: "Ben namuslu,
dürüst olduktan sonra kimse bana bir şey yapamaz..." diye sızlanıyordu. Bir
de baktık, kız üzüntüsünden ateşlenip yataklara düştü. Çaresiz okutmayı kabul
ettik... Artık koruyucusu Allah olsun; ne denir?...
Kadın ıslanan göz pınarlarını mendiliyle kuruladı. Zeyneb, suçlu bir
çocuk gibi önüne bakmaktaydı. Bilâl, içi sızlayarak yine kadına sordu:
- Peki şimdi nerede kalacak kızınız?
- Cağaloğlu'ndaki (........) yurduna bin bir güçlükten sonra
sokabildik, şükürler olsun...
Bilâl'in içi bir kere daha sızladı... Bir kaç kere önünden geçtiği
olmuştu bu kitap adresi yurdun... Geçmişti de kapı önünde burun buruna sevişen çiftlerin o
hayâsız davranışları midesini bulandırmıştı her defasında... Birden Zeyneb'i
de o güruhun arasında görür gibi oldu... Sinirli ve aceleci bir halle:
- Neyse, Allah’a ısmarladık teyze. Kızınızı Allah muhafaza etsin. Size
de muvaffakiyetler dilerim, Zeyneb hanım...
Diyerek anne-kızın hayret dolu bakışları arasında yanlarından ayrılıp
dışarı fırladı...
Branşları aynı olduğu için Bilâl Zeyneb'i her gün sınıfta
görebiliyordu. Annesi gittikten sonra genç kız tamamen ortada kalmıştı.
Sınıfta hiç kimsenin yanına yaklaşmıyor, ahlâkına ve ciddiyetine güvendiği
için sadece Bilâl'le konuşuyor, her sıkıntısını, her müşkülünü ona açıyordu.
Yaşları aynı olmasına rağmen, Zeyneb, ona "Bilâl ağabey" diye hitab
ediyordu... Esasen Bilâl de bu saf ve temiz genç kıza karşı kendisini bir
ağabey mevkiinde görüyordu. Hele Zeyneb'in beş vakit namaz da kıldığını
öğrenince dünyalar onun olmuştu...
Şimdi kız kardeşinin üstüne titreyen bir ağabey gibi onunla yakından
alâkadar olmaktaydı. Onu her türlü cereyana karşı muhafaza edebilmek için
çırpınmaktaydı.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *